24 Temmuz 2017 Pazartesi

2017’de Hayatımıza Girecek Pazarlama Trendleri


E-ticaret pazarının hem Türkiye’de hem de dünyada hızla gelişiyor olmasına rağmen bu pazarda kalıcı bir yer edinmek gün geçtikçe zorlaşıyor. Tüketicilerin alışkanlıklarını, taleplerini ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak hareket eden e-ticaret siteleri, rekabette bir adım öne çıksa da daha başarılı olmanın yolu, trendleri takip etmekten geçiyor.
Teknolojik gelişmelere paralel olarak her yıl yeni kavramların ortaya çıktığı e-ticarette 2017’de hayatımıza girecek pazarlama trendlerini takip ederek sektördeki payı arttırmak mümkün. Bu trendlere uyum sağlayamamak ise satış hacmi ve hedeflenen trafiğin düşmesine, dolayısıyla da büyüyen pazarda geride kalmaya neden olacaktır.
Canlı Yayın ve Video Reklamcılığı
Her gün 5 milyardan fazla videonun izlendiği, ayda 900 milyon saatten fazla videonun tüketildiği Youtube, e-ticaret firmaları tarafından daha önce keşfedilmişti. Öyle ki 76 farklı dil desteğiyle dünya nüfusunun neredeyse tamamına ulaşan Youtube’a video reklam veren işletmelerin sayısı her yıl ortalama %40 artıyor. Sadece ABD’de bulunan şirketlerin %60’tan fazlası bu platformda yer alıyor.
Bu rakamlar ışığında Youtube için video reklamcılığın en önemli merkezlerinden biri demek yanlış olmaz. Ayrıca Facebook da günde 8 milyarlık video görüntüleme hacmine sahip. Bu iki platformun sunduğu canlı yayın video özelliği ise son zamanların yükselen değeri ve 2017’nin trendi konumunda.
Hem masaüstü bilgisayarlar hem de mobil cihazlarda en çok rağbet gören bu iki platformda takipçilere ya da abonelere yapılacak canlı yayınlar aracılığıyla ürün ve hizmetlerin ya da uygulamaların tanıtılması, e-ticaretin 2017’de en önemli dayanaklarından biri olacak. Kullanıcılarla anında etkileşim kurulmasını sağlayan canlı yayınlar, doğal içerikler oluşturmaları bakımından ilgi çekiyor. Ayrıca Instagram da canlı yayın özelliğiyle kullanıcılar ve e-ticaret siteleri arasında köprü vazifesi üstleniyor.
“Satın Al” Butonları
Facebook, Twitter, Pinterest gibi sosyal medya kanallarında özellikle 2016’nın ikinci yarısında daha sık rağbet görmeye başlayan “satın al” butonu, hızla kullanım alanını genişletiyor. E-ticaret sitesi ile sosyal medya kanallarının entegrasyonunu sağlayan bu buton, sosyal mecralarda takipçi sayısı arttıkça satış hacminin de yükseleceğine işaret ediyor. 2017’de e-ticaret firmaları ile kullanıcıları daha da yakınlaştıracağı düşünülen bu buton, online alışverişe yeni bir soluk kazandıracak.
Arttırılmış Gerçeklik ve “Fijital” Pazarlama
Dijital devrimle birlikte fiziksel ortamların sanal ortamlara taşındığına şahit olan dünya, yeni dönemde bunun tam tersiyle daha yakın temas kuracak. Teknolojinin gelişmesi ve sanal gerçeklik kavramının altının daha fazla doldurulması ile birlikte e-ticaret anlayışında da farklılıklar başladı. Fiziksel ortamla dijitalin birleşmesinden doğan “fijital pazarlama” ve arttırılmış gerçeklik, iki kapı arasında sınırsız geçiş hakkı sunan bir köprü vazifesi üstleniyor.
Bir katalogda görülen kare kodun telefona okutulmasıyla ekranda koltuk takımı modelleri ya da elektronik eşyaların görülmesi, fiziksel mağazada alışveriş yaparken ödemeyi mobil cihazlarla yapmak, binilen taksinin ücretini yine mobil cihazınızla ödemek, dijital fotoğraf makinesiyle çekilen fotoğrafı anında sosyal medya hesaplarında paylaşmak, Pokemon GO gibi dijital oyunları fiziksel alanlarda oynamak… Birçok farklı yönü bulunan fijital pazarlama, iki dünyayı bir potada erittiği için yakın geleceğin en önemli trendleri arasında gösteriliyor.
Mesajlaşma Uygulamaları
Facebook Messenger Bot ile anlık mesajlaşmadan online alışverişe evrilen mesajlaşma uygulamaları, 2017’de yeni içerikler ve reklam alanlarıyla karşımıza çıkacak. Dünya genelinde hızla artan mobil cihaz entegrasyonu sayesinde çok geniş bir kitleye seslenme fırsatı veren bu uygulamalar, 2017’de e-ticaret firmaları için reklam ve satış kanalı görevi üstlenecek.
https://www.iyzico.com/blog/2017de-hayatimiza-girecek-pazarlama-trendleri/

13 Ocak 2015 Salı

Beğeni (Like) Reklamcılığının Markaya Katkısı

İletişimin yeni mecrası durumuna gelen Sosyal Medya özellikle pazarlama yöneticileri ve markalar açısından kitle sıkıntısının yaşanmadığının tahmin edildiği ortamlardan birisi. Markaların Facebook ile başlayan hayran kitleri oluşturma fikirleri, Twitter ve Instagram ile hat safhaya ulaşmış durumda. Markalar ve ziyaretçiler açısından “ne kadar çok takipçi, o kadar çok beğeni” mantığı ile marka bilinirliği yaratma, marka güvenilirliğini artırmaya yönelik çabalar günümüzün reklam ve pazarlama açısından en ilginç konularını oluşturmakta.

Şöyle bir geriye dönüp baktığımda henüz reklam ve para derdinde olmayan Facebook üzerinde markalarınbeğeni toplama çabaları aklıma geliyor. Yerel markaları bir kenara koyarsak dünya devleri bile kurumsal facebook hesaplarında milyonlarca beğeni ve takipçi çekmek amacıyla ilginç içerikler yayınlamakta ve bunları ziyaretçileriyle paylaşmaktaydı. O dönemlerde kurumsal web sitelerini öne çıkarmak ve ziyaretçileri kurumsal web sitelerine çekmek üzerine kurulmuş pazarlama stratejileri, dönemin şartları düşünüldüğünde oldukça başarılı yöntemler arasında sayılmaktaydı. Zamanla akıllanan sosyal medya platformları, gözünü hayran kitleleri ve markalara çevirdi. Eskilerde mevcut hayran kitlenize yaptığınız paylaşımları kitlenizin tamamının gördüğü gerçeğinden hareketle bugün “parayı veren düdüğü çalar” mantığı devreye girdi.
like reklamlari
Yani mevcut hayran kitlenizin içeriklerinizi görebilmesi için bile ödeme yapmanız gerekiyor. Tüm bu reklam masrafları bir kenarda dursun, markaların neden hala Facebook üzerinde  uygulamalarına yöneldiği konusunda tereddütlerim var. Sosyal medya sitelerinin istatistiklerini bir araya getirerek kullanıcılara sunan SocialBakers’a göre 2012 yılı sonunda sosyal medya paylaşımlarının organik gösterim oranlarının %16-17’lerde olduğu, bu rakamın 2013 yılı sonunda %6’lara gerilediği kaydedilmiş. Bu durum “Facebook’un gözünü reklam gelirleri bürümüş” hipotezimizi biraz daha kuvvetlendiriyor.
Olaya bir de şu dorultuda bakmakta fayda var. Facebook platformu üzerinde herhangi bir markanın hayran sayfasını ele alalım. Örneğin 1 milyonunu üzerinde sayfa beğenisine sahip bir marka sayfası. Sizce bu beğenilerin ne kadarı gerçek ya da ne kadarı organik? Buna yanıt verebilmek elbetteki çok güç. Ogilvy tarafından yayınlanan bir infografikte, Facebook üzerinde 1 milyon beğeni kitlesi olan bir markanını yayınladığı içeriği yalnızca 85 bin kişinin gördüğü sonucuna ulaşılmış. Yani bu durumda sayfalardaki beğeni sayıları gerçeği göstermiyor mu? Hatta 2014 şubat ayında %2’lere gerileyen gösterim oranları, bazı markaların yeni sosyal medya platformlarına doğru kaydığını bile söyleyebiliriz.
Bundan bir kaç yıl öncesine kadar sosyal medya stratejileri “page like” (sayfa beğenileri) üzerine kurulu markalar, bazı sosyal medya platformlarının reach oranlarını düşürmeleri nedeniyle kesenin azını açarak büyük meblağları bu platformlarda organik beğeniler için heba ettiler. Kurumsal web sitesi döneminin kapandığı son 4-5 yıl içerisinde markaların yalnızca sosyal medya ziyaretçilerine yönelik reklamlara ağırlık vermesi, onların beğeni sayılarının ve hatta ziyaret sayılarının fazlalığı azlığı ölçütünü temel almalarında hiçbir şeyin değişmediğini gösteriyor. Resmi televizyon, basılı yayın reklamlarında da kurumsal kimliklerinin yanı sıra sosyal medya kimliklerini ön plana çıkarmalarının da sebebi bu. Yani markalar sosyal medya platformları üzerindeki kimlikleriyle, beğeni, sayılarıyla, erişim sayılarıyla marka bilinirliğini, markaya olan güveni temsil ettiklerini kabul ediyor.
Bu bağlamda son dönemlerde  () taktikleri artış gösterdi, global markalar bile milyonları hedefleyen ücretli ya da ücretsiz  stratejileri geliştirme yoluna gittiler. Özellikle Facebook page like marketing stratejilerini parayla endeksleyerek, markaların ve yayıncıların içeriklerini gösterim başına hatta beğeni başına ücretlendirmeye başladı. Yerli ve yabancı webmaster forumlarında muazzam bir gelir kapısı haline gelen beğeni reklamcılığı, içerik reklamcılığı sosyal ağların son güncellemeleriyle mümkün olduğunca sekteye uğratılmak istendi. Sosyal medyada içerik pazarlaması ve organik hit kaynağı haline gelen yüksek beğenili sayfalarda yayınlanan içerikler %6’lık oranlarla takipçilere gösterilmeye başlandı. Kısacası pastadan en büyük payı sosyal ağlar toplamaya başladı. Her ne kadar yapılan araştırmalar beğeni pazarlaması yöntemlerinin eskidiği sonucuna ulaşsa da global markalarda başta olmak üzere, yerel kurum ve kuruluşların hala daha gözdesi olma konumunu koruyor.
KAYNAK:Ergezer.net

Ürün Ya da Hizmetlere Adını Veren Markalar


Ticari bir marka için belirlenen adın, başarılı bir başlangıcın ardından piyasadaki benzer ürünlerle de anılması durumu jenerik marka olarak tanımlanmakta olup aynı zamanda marka bilinirliği açısından da başarının en ideal hali olarak nitelendirilmektedir. Günlük hayatımızda hemen hemen hepimiz için ilkler veunutulmaz markalar mutlaka vardır. Bir marka olarak piyasaya sunulan hizmet ya da ürünlerden bazıları içimize o denli işler ki, o markayı benzer ürünlerin hepsinde kullanma ihtiyacı hissederiz. Bu durum ilk önceleri yokluktan ya da rekabet eksikliğinden kaynaklanmış, bu arada piyasada kendine iyi bir yer edinmiş markalarda sıkça karşımıza çıkar. Bu markalara ilerleyen dönemlerde gelen rakipler de aslında bilinen markanın imajından faydalanarak piyasada tutunma gayreti içerisindedir.
Örnek vermek gerekirse dünyanın hemen hemen her bölgesinde satılan Blue Jean pantolonların genel ismi Jean olarak kalmıştır. Ülkemizde de Blue Jean markası olan Kot, belirli bir zaman sonra kot pantolon olarak isim yapmaya başlamış ve hafızalarımızda yer edinmiştir. Gilette (Jilet), Walkman, Chicklett (Ciklet), Champagne (şampanya), Frisbee (Frizbi), Hula Hoop, Zippo gibi marka olarak isimlendirilmiş ürünlerin, muadilleri içinde aynı ismin kullanılmasının sebebi de budur.
Jenerik marka ismi de bu bağlamda rekabetin az olduğu ya da hiç olmadığı dönemlerde piyasaya giren, tüketicinin ilk defa karşılaştığı ve üreticinin o dönemlerde piyasaya hakim olduğu ürün ve hizmetlerden oluşmaktadır. Ülkemizde ve dünyada halen daha geçerliliğini koruyan jenerik marka durumlarına verilebilecek somut örnekleri sizler için derledim.

Selpak:

Aslında ülkemizde ilk olarak Eczacıbaşı tarafından piyasaya sürülen kağıt mendilin markasıydı. Zaman içerisinde rekabetin azlığıyla bu marka adı ağızdan ağıza dolaşarak bilinirlik kazandı ve bundan sonra üretilen farklı markalardaki kağıt mendillerde de aynı deyiş kullanılmaya devam edildi. Markete girip selpak var mı? diye sorduğumuzda muhtemelen faklı markaları satın alıp çıkmışızdır.
selpak

Orkid:

Benzer ürün gruplarında da aynı isim sürekli kullanılıp gelmiştir. Benzer kategorideki tüm ped ürünleri genellikle Orkid olarak bilinir.
orkid

Pimapen:

En sevdiğim klasikler arasındadır. Bu isim geçerliliğini hala daha korumaktadır. Öyle ki plastik pencere markası olan Pimapen’in bugün onlarca farklı rakibi olmasına karşın hepsine pimapen olarak hitap ederiz. Pimapen tüketici için bazen markanın gerçeği, bazen de Fırat Pen, Winhouse, Akfa, Pakpen, Winsa, Egepen gibi rakip markalar için kullanılmaktadır.
pimapen

Chiclets:

Aslında üretilmiş bir sakız markası olan Chiclets, zamanla tüm sakız markalarına verilen bir isim olarak anılmaya başlanmıştır. Marketten ciklet aldım :)
ciklet

Atari:

Bu ismi bilmeyen neredeyse yoktur. 80’lerin ve 90’ların çocuklarında olmazsa olmaz eğlence aracı haline gelen Atari, aslında bir marka olmasına karşın benzer kategorideki markalarada verilen isim halini almıştır.
atari

Sarelle:

Nutella, Çokokrem gibi rakiplerine karşı her zaman marka bilinirliği daha yüksek olan bir ürün olarak karşımıza çıkmıştır. Sarelle bulamadığımız dönemlerde bile Sarelle yerine Çokokrem, Nutella gibi ürünlerden bahsederken bu ismi kullanmışızdır.
sarelle

Kot:

Fabrikası İzmir’de bulunan Blue Jean markası olan Kot, kısa sürede Blue Jean adı yerine Kot Pantolon olarak hayatımıza girmiş ve günümüzde de geçerliliğini korumaya devam etmiştir. Tüm Blue Jean’ler bize göre Kot’tur.
kot pantolon

Oralet:

Yüzlerce farklı isimde rakibe sahip olmasına karşın, Eczacıbaşı tarafından ilk kez piyasaya sürülen limon, mandalina aromalı toz içecektir. Kahvehanelerde artık bu markadan farklıları kullanılmasına karşın genel adı hala daha Oralet’tir.
oralet
KAYNAK:Ergezer.net

12 Ocak 2015 Pazartesi

BLOG PAZARLAMA NEDİR?

Bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi, beraberinde internet teknolojilerini, internet teknolojileri ise dijitalpazarlama stratejilerini doğurmuştur. Pazarlama literatürüne “” olarak geçen “” yöntemi ise doğal yollarla blog siteleri üzerinden etkili reklam ve tanıtım yapmak isteyen işletme ve markaların imdadına yetişen önemli motodlardan birisi olmuştur. İnternet ile birlikte ortaya çıkan blog sitelerinin bu denli etkin kullanılabileceği kimin aklına gelebilirdi, yalnızca kurduğu ücretli ya da ücretsiz blog siteleri ile niche mecralarda milyonlarca tüketiciye ulaşabilen blog yazarlarını da unutmamalı. Herşey; akıllarından geçen fikirleri sadece blog sitelerine yazmak olan blog yazarlığı, başta arama motorlarının kaliteli içerik ile çöp içerikleri ayırmaya başlamasının ardından hem gelir kapısı hem de profesyonel bir iş dalı haline gelmiştir.
Blog pazarlamanın mantığı oldukça basittir. Editöryal içeriklerle zenginleştirilmiş özgün blog siteleri arama motorları nezdinde rağbet görmekte ve doğal olarak arama sonuçlarında üst sıralara çıkabilmektedir. Yapılan araştırmalara göre internet sitelerine ziyaretçi çekmenin püf noktası zengin ve kaliteli içerikten geçmektedir. Bunu bilen blog yazarları faydalı anahtar kelimelerle oluşturdukları içerikleri web sitelerinde yayınlamak suretiyle milyonlarca ziyaretçiye sahip olabilmektedir. Unutmayınız ki sitelere yönlendirilen ziyaretçilerin %80’lik bir bölümü arama motorları üzerinden aktarılmaktadır. Bu da içeriğinizin özgünlüğü, zenginliği ve kalitesiyle ilgili olarak arama sorgularında üst sıralarda bulunmanızla alakalıdır.
blog pazarlama
Web 2.0 teknolojileriyle birlikte gelişen sayfa tasarımları iletişim anlamında tek yönlülükten çok yönlülüğe doğru geçiş yapmıştır. Yani internet eskisi gibi, yalnızca girdiğiniz sitedeki bilgileri okuyup alıcı konumunda bulunmanızdan daha ziyade, hem alıcı hem de eklediğiniz yorum ve düşüncelerle katkı sağlayıcı konumunuzun olduğu muazzam bir platform haline gelmiştir. Sosyal Medya araçlarından birisi olarak kabul edilen blog siteleri de bu bağlamda blog sahibi ve ziyaretçi arasında iletişim kurmaya yarayan mecralardan sayılmaktadır. Şunu söylemeliyim ki blog pazarlama kavramı sıradan internet reklamcılığından çok daha farklı bir konumda bulunmaktadır. Yani yalnızca blog yazarı tarafından eklenen içerik değil aynı zamanda ziyaretçilerin yaptığı yorum ve tavsiyelerde blog sitelerinin imajında önemli bir yer edinmektedir.
The Blog Herald sitesine göre dünyada 250 – 300 milyon blog niteliğinde site yayın yapmakta. Özellikle Avrupa ülkeleri ve ABD’de yoğunlukla kullanılan bloglar son dönemlerde Asya ve Türkiye’de de önem kazanmaya başladı. İşletmeler ve blog yazarları düşük maliyetlerle ücretli bloglar oluşturabildiği gibi, WordPress, Blogger, Tubblr, Blospot gibi ücretsiz blog sitesi açılabilen platformlarda bulunmakta. Blogla pazarlama mantığında yazılan içerik ve bu içeriğe yazılan karşılıklı soru – cevap nitelikli yorumlar yer almaktadır. Bu nedenle blog siteleri sürekli güncel ve özgün tutulmalıdır.
Az önce bahsettiğimiz gibi arama motorları, zengin ve kaliteli içeriğe sahip özgün yazıların bulunduğu web sitelerini sevmekte ve arama sonuçlarında üst sıralarda gösterebilmektedir. Örneğin “2014 modası güneş gözlükleri” anahtar kelimesiyle yaptığınız arama sonucunda binlerce web sitesi karşınıza çıkabilir. Peki sizce bu web sitelerinden hangisindeki içerik kalitelidir ya da herhangi bir arama sonucunda listelenen sitelerden ikinci ve diğer sayfalarda listelenenlere kaç kez göz attınız? Elbette ki ilk birkaç siteye bakıp çoğu zaman diğer sayfalara göz atmadan işimizi bitiririz. Peki bu durumda kazanan kim? Kazanan, arama sorgunuzda ilk sıralarda çıkmayı başaran blog siteleridir. İsterseniz doğal yollarla, isterseniz pazarlama amacıyla yazın, eğer ki yazılarınız arama motorları tararafından beğenilirse içerik ve bloğunuz doğal yollardan ziyaretçi kazanmış olacaktır.
Ülkemizde 1 milyonun üzerinde blog sitesinin varlığına dikkat çeken araştırmacılar nın son dönemde giderek artan kullanımında söz etmekte. Hatta blog pazarlama ve içerik pazarlama yöntemlerini kullanan reklam şirketleri bil mevcut. Türkiye’deki içerik ve blog pazarlama metodunu bu bağlamda en verimli kullanan şirketlerden birisi olan Hürriyet, Bumerang reklam ağıyla binlerce kaliteli blog aracılığıyla reklam içeriklerini milyonlarca ziyaretçiye ulaştırabilmekte. Kısacası “bloğunuz ve içerikleriniz kaliteliyse” blog pazarlama metodları, tüketicinin ilgini çekebilecek en doğal reklam yöntemlerinin başında elmektedir.
KAYNAK:Ergezer.net


Gerilla pazarlamanın 100 silahı

1. Pazarlama planı
2. Pazarlama takvimi
3. Niş belirleme, konumlandırma
4. Şirketin adı
5. Şirketin kimliği
6. Logo
7. Fikir, konsept
8. Sarf malzeme
9. Kartvizit
10. İçerideki tabelalar
11. Dışarıdaki tabelalar
12. İş saatleri
13. İş günleri
14. Vitrinler
15. Esneklik
16. Kulaktan kulağa yayılma
17. Toplumsal katılım
18. Barter
19. Klüp ve sosyal dernek üyelikleri
20. Taksitlendirme seçenekleri
21- Sosyal içerikli pazarlama
22. Telefondaki tavır
23. Ücretsiz danışma hattı
24. Ücretsiz görüşme, danışma
25. Ücretsiz seminerler
26. Ücretsiz sunumlar
27. Ücretsiz ürün örnekleri
28. Müşteriye karşı tutumlar
29. İşbirliklerine dayalı pazarlama
30- Telefon beklemesinde reklam
31. Başarı öyküleri
32. Çalışanların giyimi, görünümü
33. Hizmet
34. Takip
35. Siz ve çalışanlarınız
36. Hediyeler ve özellikli reklamlar
37. Kataloglar
38. Telefon rehberi ilanları
39. Bir yayında köşe yazıları
40. Bir yayında makale yayınlatmak
41. Bir yerlerde konuşma yapmak
42. Haber bültenleri
43. Tüm izleyici kitleniz
44. Avantaj listesi
45. Bilgisayar
46. Seçim
47. Müşteriyle ilişki zamanı
48. “Hoş geldiniz” ve “güle güle” deme biçimi
49. Halkla ilişkiler
50. Medyadaki ilişkiler
51. Açık, düzgün ve düzenli olmak
52. Referans programları
53. Bire bir paylaşım
54. Garanti
55. Telefonla pazarlama
56. Hediye çekleri
57. Broşürler
58. Elektronik broşürler
59. İşyerinizin konumu
60. Reklam
61. Satış eğitimleri
62. Örgütlenme
63. Kalite
64. Tekrarlama ve abartma
65. Yazı tahtaları
66. Büyüme, yükselme fırsatları
67. Yarışmalar çekilişler
68. Online pazarlama
69. Seri ilanlar
70. Gazete ilanları
71. Dergi ilanları
72. Radyo reklamları
73. TV reklamları
74. Bilgilendirici reklamlar
75. Reklam filmleri
76. Doğrudan postalama mailleri
77. Doğrudan postalama kartları
78. Kartpostallar
79. Posterler
80. İstendiğinde faks
81. Özel etkinlikler
82. Ekranlar
83. Görsel işitsel malzemeler
84. Boş zaman
85. Muhtemel müşteri mailleri
86. Araştırma çalışmaları
87. Rekabet avantajları
88. Pazarlama içgörüsü, sezgisi
89. Hız
90. Referanslar
91. Ün, nam
92. Hırs ve istek
93. İtibar
94. Kendiniz ve rakipleriniz hakkında istihbarat
95. Birlikte çalışılma kolaylığı
96. Marka bilinirliği
97. Gerilla olmayı seçmek
98. Müşteri mail listesi
99. Rekabet gücü
100. Memnun müşteriler
KAYNAK:Pazarlamamakaleleri.com

DİJİTAL PAZARLAMA

1. Şeffaflık en önemli pazarlama aracı haline gelecek

seffaf-pazarlama
Tüketicilerin markalar üzerindeki gücü ve etkisi bu sene daha çok hissedilmeye başlanacak. Bu sene (örneğin Burger King’in ‘patatesin kralı‘ reklamını hatırlarsınız) bazı markaların bu alanda yürüttüğü çalışmalar daha fazla markayı samimi ve şeffaf paylaşımlar yapmaya, bu şekilde bir pazarlama stratejisi almaya itecek. Diğer bir deyişle 2015’te kurgusal hikayelere sarılan markalar değil tüketici yararına dürüst ve gerçek zamanlı hikayeler üzerine yoğunlaşan markalar kazanan olacak.

2. Pazarlama teknolojilerinin yükselişine tanık olacağız

growth-hacking
Growth hacker’lar kendilerini nasıl temelde programcılar olarak görüyor ve teknik bilgilerini pazarlama stratejileriyle birleştirip ortaya yaratıcı işler çıkarıyorsa işte 2015’te de artık pazarlamacıların çoğu pazarlamaya dijital dünya gözünden bakmaya başlayacak ve bu dijital dünyadaki en iyi pazarlamacılar teknolojiden anlayanlar; yani dijital DNA’ya ve teknolojik bilgiye sahip olanlar olacak. Ayrıca yeni teknolojileri ilk benimseyenler de bir adım öne geçecek.

3. Hızlı olan ve gerçek zamanlı pazarlamaya yoğunlaşan kazanacak

real-time-marketing
Sosyal medyanın kısa zamanda içerik üretmeye odaklı olması ile pazarlamacılar son zamanlarda beğeni, paylaşım, tweetler, tıklanma sayıları gibi ölçümlere odaklanmaya başladı. Ancak 2015’te kısa süreyi yansıtan ölçümler markalara pek yarar getirmeyecek ve en hızlı adapte olan, daha kısa zamanda tüketiciye ulaşmayı başaran ve gerçek zamanlı pazarlama yapan markalar kazanacak.

4. Medya ajansları öne çıkmaya başlayacak

medya-ajansi
Etkili medya yerleştirmeleri bu sene önem kazanmaya başlayacak ve dolayısıyla medya odağından tüketici odağına yönelen medya ajansları markaların belki de kreatif ajanslardan bile daha fazla önem verdiği iş ortakları haline gelecek.

5. Küresel pazarlama out, kişiselleştirilmiş pazarlama in

fortune-cookie
Hali hazırda hedef kitlelerine özel pazarlama kampanyaları yapan markalar bu sene daha fazla bu kişiselleştirilmiş pazarlama trendine uymak durumunda kalacak. Dolayısıyla küresel markalar bile daha yerel ve bölgesel kampanya senaryolarına yönelecek ve kişiye özel pazarlama stratejileri belirleyecek.

6. İçerik pazarlaması daha çok önem kazanacak

icerik-pazarlamasi
Son yılların yükselen trendi ve 2014’te artık zirvesine ulaşan içerik pazarlaması hız kesmeden devam edecek. Özellikle sosyal medya alanında markaların içerik pazarlaması çalışmalarını çok daha sık görmeye başlayacağız. Ayrıca gerçek zamanlı pazarlama çalışmalarıyla birlikte markalar içerik pazarlamasının ekmeğini daha çok yiyecek.

7. Sosyal medya pazarlaması daha fazla çeşitliliğe ihtiyaç duyacak

sosyal-medya-pazarlamasi
Markalar daha fazla sosyal medya kanalında etkin olmaya başlayacak. Sosyal medya pazarlamasını sadece Facebook ve Twitter olmadığını anlayan markaların Vine, Snapchat, Pinterest gibi şimdiye kadar göz ardı ettiği sosyal ağlar için de içerik ve kampanya ürettiğine şahit olacağız. Aynı zamanda markalar artan rekabetle birlikte yeni çıkan sosyal ağlar ve uygulamalar için de stratejiler oluşturmaya zorlanacak.

8. Mobil dostu içerikler artık zorunlu hale gelecek

kedi-tablet
Akıllı telefon ve tablet kullanıcılarının sayısının her sene büyük oranlarda artmasıyla artık içerik üreticilerinin mobil kullanıcıları göz ardı etme gibi bir lüksü yok. Dolayısıyla web sitelerin mobil versiyonları ve responsive tasarımın benimsenmesi 2015’te rakiplerinin gerisinde kalmak istemeyen içerik üreticileri, markalar ve e-ticaret siteleri için artık kaçamadıkları bir zorunluluk halini alacak.

9. Reklam tekrar hedeflemeleri daha etkili olmaya başlayacak

retargeting
Analistler 2015’te reklam retargeting’in (tekrar hedefleme) dönüşüm oranlarında daha etkili olmaya başlayacağını tahmin ediyor. Sadece conversion için değil marka bilinirliliğini artırmada da tekrar hedeflemelerin etkisi daha çok hissedilecek ve 2015’te reklam tekrar hedeflemelerini daha fazla marka tarafından benimsemeye başlayacak.

10. Mobil video reklamlar öne çıkacak

mobil-video-reklam
Özellikle Facebook’un videoları haber kaynağında daha fazla göstermesiyle gelen algoritma değişikliği ve reklamverenler için video reklam modelini hayata geçirmesi 2014’te sosyal medya pazarlaması için bir milat taşı oldu. Aynı zamanda mobil cihaz kullanımının artmasıyla artık markaların mobil kullanıcılara özel hedeflemelerde bulunması da 2014’te pazarlamada yükselen bir trenddi. 2015’te bu durumu daha fazla hissedeceğiz ve online reklamlara yatırım yapan şirketlerin bu reklamlarını mobil cihazlarla uyumlu yapmak zorunda kaldığına şahit olacağız. Dolayısıyla mobil uyumlu video reklamlar 2015’te daha ön planda olacak.

11. Markalar reklam stratejilerinde kullanıcı deneyimine daha fazla önem verecek

ux-design
Markaların kullanıcı deneyimlerinden yola çıkarak yaptığı reklamların başarıya ulaştığı öngörüsüyle artık şirketler kullanıcı deneyimi araştırmalarına daha fazla zaman ve bütçe ayıracak ve buna göre yaratıcı reklam kampanya örgüleri oluşturmaya odaklanacak. Özellikle responsive video serileri, interaktif sosyal medya kampanyaları öne çıkarken markalar etkileşim getirmeyen reklam modellerinden vazgeçip bunlara yatırım yapmaya başlayacak. Tabii bunda markaların hedef kitlelerini doğru analiz etmeleri de büyük önem taşıyor.
KAYNAK:Listelist.com

25 Eylül 2013 Çarşamba

Pazarlamada Yenilik

Ürün ve teknoloji yaşam eğrilerinin giderek kısaldığı günümüzde irili ufaklı her türlü firma için ‘yenilik’ yapmak elzem hale geldi. Ürün ve hizmetlerindeki kaliteyi giderek arttırmayan her firma tüketicinin gözünden düşmeye ve sonuç olarak da yok olmaya mahkum.Yenilik genel manada bakıldığında orijinal bir fikrin piyasaya sürülerek ticari bir hale gelmesi sürecidir. Peki tüketici / müşteri açısından yenilik tam olarak ne demek?
Tüketici ve müşterinin gözünde yeni olan her şey yeniliktir.’ Bazılarımız merak ediyor olabilir, neden bu firmalar sürekli ‘yeni’ kelimesini kullanıyorlar. Özellikle deterjanların ‘yeni’ formülleri sürekli reklamlarda yer işgal ediyor. Yeni formüllü XXX lekeleri şakadanak çıkarır… Eskisi çıkarmıyor muydu? Çıkarıyordu elbet, fakat bu daha da iyi çıkarıyor. Şüphesiz 1950’lerden beri her deterjan reklamında ‘yeni formül’ kelimeleri birlikte sıralanmaktadır. Günlük hayatta ise kimse formülün ‘gerçekten’ yeni olup olmamasını, kimyasal araştırmalarla incelememektedir. Bu noktadan hareketle söyleyebiliriz ki, ‘algıdaki yenilik de yeniliktir’. Eskiden yapmış olduğunuz bir süreci ısıtıp tekrar başka bir yeni ‘formatla’ sunduğunuz anda, tüketici algısında bir ‘yeni’ izlenimi oluşturmayı başarırsanız, bu da yenilik sayılır.
İnternetteki haber portallarında da benzeri durumları görebilirsiniz. ‘Genel geçer’ haberler mevcuttur. Her yaza doğru göbek inceltmekle ilgili öneri ve diyetler, değişik sağlık sorunlarına alternatif çözümler vb. yüzlerce kez belki okuduğunuz tarz yazılar bu tür sitelerde verilir. Fakat bunlar da ‘yeni’ birer yazı algısı içerisinde kaynayıp giderler.
Yenilik yapmanın kaynağı ‘dinlemekten’ geçer
Ürünlerimizi ve hizmetlerimizde yapacağımız küçük düzenlemeler şeklindeki inovasyonlar da yenilik sayılır. Bu yenilikleri belirlemek ise tahmin edildiği gibi, gözlüklü ciddi mühendislerin bir toplantı odasında uzun saatler geçirip hararetli tartışmaları ile değil ‘tüketiciden gelen’ geri bildirimler üzerine kafa yorup ufak yenilikleri ürüne katmakla gerçekleşir. Dün GSM operatörlerinden birinin hizmet yeniliği ile ilgili bir reklam izledim. Bu şirket Call Center’da uzun zaman geçiren müşterilerinin geri bildirimlerini ‘dinlemiş’ olmalı ki, eğer Call Center’da sıra varsa müşteriyi kendilerinin geri aramaları konusunda bir hizmet geliştirmiş. İşte bu müşteriden gelen geri bildirim ile birlikte hizmet kalitesini geliştirmeye güzel bir örnek teşkil ediyor.
Hızlı takipçi olmak
Bazen yeniliği yapan firma bir hizmet yada ürünü piyasaya sürdüğünde o kadar çok eksiği olur ki, bu eksiği fark eden ‘hızlı takipçiler’ bütün bu açıkları kapatarak ‘gelişmiş’ bir ürün / hizmet ortaya koyduklarında esas yeniliği yapan firmayı geçebilirler. Bunun literatürdeki en spesifik örneği İngilizlerin 1952’de geliştirdiği yolcu uçağı Comet’tir. Comet teknik kapasitesi ile zamanında devrim niteliğinde inovasyonları içinde barındıran bir uçak olmasına rağmen metal yorgunluğu konusu yeterince anlaşılamadığı için iki kazada 100 kişinin üzerinde yolcunun ölümüne mal olmuş ve inovasyonu yapan ilk firma olmasına rağmen Boeing bir hızlı takipçi olarak Comet’teki sorunları çözmüş ve pazar lideri haline gelmiştir.
Teknoloji yaşam eğrisi
Bazı firmalar teknoloji yaşam eğrisi bitmiş ürünler üretmekte ısrar ederek finansal olarak çöküşe gitmişlerdir. Ürününüz teknolojik bir ürünse bu sizin için çok daha önemli. Mesela bir bilgisayarın içinde bulunan işlemci, ram, power supply hepsi bir bilgisayarı oluştursa da bunların teknoloji yaşam eğrileri apayrı noktalarda bulunmaktadır. Bunu daha kolay izah etmek için tüm firmaların LED televizyon üretirken, sizin tüplü televizyon üretmeye çalışmanıza devam etmenizi örnek gösterebiliriz. Her teknolojinin yaşam eğrisini kolayca belirlemek mümkün değildir, her an gerçekleşebilecek ‘yıkıcı’ bir inovasyon ile tüm ürünleriniz ve dolayısı ile firmanız tehdit altında bulunabilir. Bu durumda kalmamak için ‘vizyoner’ yöneticilere ihtiyacınız vardır. Daktilo üreten bir firmayı düşünün, en mükemmel daktiloyu bile üretse bilgisayar gibi zamanın yıkıcı inovasyonu karşısında fazla şansı yoktu. Piyasadaki yeniliklere karşı hazırlıklı olun ve ev ödevinizi iyi çalışın. Yenilik aşamasının başındaki ürünlere ‘bu ne de olsa tutmaz’ psikolojisi ile yaklaşmak yerine, Nasreddin Hoca gibi ‘ya tutarsa’ diyerek öncesinden gardınızı alın.
Uygulayıcılara öneriler:
1- Yenilik yaptıktan sonra, küçük bir deneme grubu ile çalışmadan tamamen ürün / hizmeti pazara sunmayın.
2- Sürekli küçük yeniliklerle ürününüzü / hizmetinizi geliştirerek ürün yaşam eğrinizin süresini uzatın.
3- Olgunluk devresindeki ürünlerinizden gelecek nakdin bir kısmını da ‘yenilik’ yapmak için bütçelendirin ve bu bütçeyi ‘kesinlikle’ bu amaç uğruna kullanın.
4- Ekibinizde farklı insanlara yer verin, tüm orkestrada farklı enstrümanlar olmadan müzik yapılmaz.
5- Müşterinizden gelecek geri bildirimleri önemseyin ve Pazarlama – Ar-Ge arasında mutlak bir veri akışı sağlayarak gelecek müşteri fikirlerini yenilik yapmada ciddi şekilde değerlendirin.
6- Ürününüzde değişiklik olmasa da, ambalajda bile değişikliğe gitmek ‘yeni’ algısına yol açar. İyi tasarımcılarla ‘ödül kazanabilecek’ nitelikte ambalajlara yatırım yapın.